Proloterapi

Proloterapi Nedir?

Proloterapi, vücudumuzdaki eklemlerin bütünlüğünü sağlayan, kasların, tendonların (bağların) ve diğer yumuşak dokuların herhangi bir nedenle hasar görmesine veya zayıflamasına bağlı ortaya çıkan ağrıların giderilmesinde kullanılan bir tamamlayıcı tedavi yöntemidir. 

Yapılış itibarıyla proloterapi; hücre yenileyici bir solüsyonun ağrının olduğu eklem çevresindeki bağların (ligament ve tendonların) kemiklere yapıştığı yerlere ve komşu eklem aralığına enjekte edilmesi ile vücudun doğal iyileşme mekanizmalarının uyarılması, dolayısıyla eklem çevresinde hasar görmüş yapıların güçlenmesini, eklem fonksiyonlarının düzelmesini ve ağrıların azalmasını sağlar. 

Proloterapinin etki mekanizmasını anlamak için öncelikle kas iskelet sistemindeki zorlanmalar ve burkulmaların iyileşme sürecini bilmemiz gerekiyor.

Proloterapi, zamanından önce durdurulan veya hiç başlamayan bir onarım dizisini sürdürmek veya başlatmak için büyüme faktörlerinin seviyesini yükseltmek için uygulanan bir tedavi şeklidir.

Proloterapi enjeksiyonlarında, verilen solüsyonun uygulandığı bölgede lokal bir enflamasyon oluşmakta ve bu da büyüme faktörlerinin salınımını ve kollajen oluşumunu tetiklemektedir. Yani proloterapi enjeksiyonları; doku iyileşmesinin üç aşaması olan enflamasyon, proliferasyon ve dokunun yenilenmesi evrelerini uyararak doğal doku iyileşme sürecini taklit etmektedir.

Proloterapi vücudun doğal iyileşme mekanizmalarını uyararak bağları ve diğer eklem yapılarını güçlendirir, böylece eklem bütünlüğünü ve fonksiyonunu iyileştirerek ağrıyı azaltır.

proloterapi nedir

İyileşme Süreci

Vücudumuzun herhangi bir yerinde bir burkulma veya zorlanma olduğunda ilk olarak o bölgedeki bağların kollajen liflerinde bir yırtılma olur. Daha sonra hasar gören dokunun yapısal bütünlüğünü ve fonksiyonel kapasitesini geri kazanmaya yönelik olarak işleyen karmaşık ancak kendi içinde bütünlüğü olan 3 aşamalı bir hücresel ve moleküler olaylar dizisi başlar.

İyileşmenin birinci aşaması inflamasyon evresidir. Bu evre organizmayı kan kaybına karşı korumak, yabancı maddelerin vücuda girmesini önlemek ve yara dokusunu onarıma hazır hale getirmek için gelişen bir reaksiyondur. İnflamasyon sırasında, yarada hücreden zengin bir ortam gelişir. Bu evre yaklaşık 1 –  3 gün kadar sürer.

İkinci aşama proliferasyon evresidir. Yaralanma sonrası 3. Günde başlayan bu evre 3 hafta kadar devam etmektedir. Bu dönemde salgılanan kimyasal maddeler ve büyüme faktörleri sürecin sağlıklı  bir şekilde ilerlemesini sağlar. Bu fazda yaralanmış dokunun güçlendirilmesi gerçekleştirilmektedir. Bunun için fibroblast denilen hücreler Tip III kollajen sentezlemeye başlar. Kollajen birikimi yaranın gerilmeye karşı direncini hızla arttırır.

Üçüncü aşama yeniden yapılanma evresidir. Yara bölgesindeki fibroblast sayısının azaldığı, kollajen üretiminin dengeye ulaştığı, hücre çoğalmasının tamamlandığı, yara gerilim direncinin arttığı, nedbe dokusunun hacminin azaldığı ve sonuçta iyileşmiş nedbe dokusunun oluştuğu evredir. Bu dönemde nedbe dokusundaki kollajen liflerin yeniden düzenlenmesi ve artan çapraz bağlarla iyi organize olmaları sonucunda nedbe dokusunun gerilim gücü artar. Bu dönem birkaç yıl sürebilmektedir.

Büyüme faktörleri yara iyileşmesinde, doku tamirinde ve hücre çoğalmasında rolü olan proteinlerdir. Bütün bu sürecin sağlıklı olması için büyüme faktörlerine ihtiyaç vardır. Eğer herhangi bir nedenle bu süreç normal bir şekilde ilerlemezse hasar gören dokuların bağ dokusunun yeterince güçlü olmaması ile sonuçlanır. Sonuçta, dokular ya çok gevşek kalır ya da zorlanmalara karşı yetersiz mukavemet gücüne sahip olur ki, bu durum bağ dokusu yetmezliği olarak adlandırılır.  

Yaralanmadan sonra, büyüme faktörleri büyümeyi sadece birkaç gün için uyaracak kadar yükselir. Daha sonra iyileşme, olgunlaşmamış onarım dokusunun olgunlaşmasına bağlıdır. Büyüme faktörleri yeterince uyarılmadan tam bir onarım gerçekleşemez.

Kronik Ağrılar

Günümüzde kadın ve erkeklerdeki ortalama yaşam süresinin uzaması yanında oldukça yoğun çalışma temposuna bağlı olarak belli bir yaşın üstündekilerin kas ve iskelet sistemindeki dejeneratif hastalıklara bağlı kronik ağrılar oldukça yaygın bir sağlık sorunudur.

Kas iskelet sistemindeki ağrılar ve fonksiyonel kısıtlılıklar yaşam kalitesinde ve üretkenlikte azalmanın en önemli sebebidir. Bu sıkıntıların giderilmesinde kullanılan ilaçlar, fizik tedavi yöntemleri, lokal enjeksiyonlar ve diğer konservatif tedavilerin etkinliği konusunda yaşanan soru işaretleri başka tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine olan ilgiyi arttırmaktadır.

Kas iskelet sistemindeki hasarlara bağlı olan ağrılar hareketle artar, istirahatle azalır. Bunun nedeni aktivite sırasında bağların üzerine binen yüke bağlı olarak gelişen  gerilmelerdir. Hastalar bu ağrıyı “keskin bir ağrı” veya “acı hissi” olarak tanımlar. Şiddetli vakalarda özellikle de hareket esnasında “bıçak saplanır” tarzında olarak da tanımlanabilir. 

Birçok hastada günlük yaşam aktivitelerinde kısıtlama gözlenebilir. Hasar görmüş bağlar eklemi desteklemediğinde çevredeki kaslar kasılırlar. Tekrarlayan eklem hareketleri bu kaslardaki spazmı ilerletir. Kas spazmının da olaya katılmasıyla ağrının şiddetinde bir artış olur ve hasta ağrıyı daha geniş bir alanda hissetmeye başlar. 

Bu dönemde hastanın istirahat etmesi ve kullanacağı ilaçlar ağrıyı belli bir düzeye kadar düşürmesine rağmen, sorunun esas altta yatan nedeni devam ettiği için ilaçlar bırakıldığında veya hasta tekrar hareket ettiğinde ağrılar tekrarlar.

Proloterapi Nasıl Uygulanır?

Proloterapinin en sık kullanıldığı rahatsızlık kronik bel ağrısı tedavisi olmakla birlikte, son yıllarda osteoartritlerin ve eklem çevresindeki bağların hasar görmesine bağlı ağrıların tedavisinde de giderek daha fazla kullanılmaya başlanmıştır. 

Etkili, güvenli ve ekonomik bir tedavi olan proloterapi, diğer standart konservatif tedavilere dirençli kronik kas iskelet hastalıkları tedavisi ile ilgilenen farklı alanlarda çalışan çok sayıda hekim tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır

Proloterapide en yaygın kullanılan solüsyon, eklem dışı enjeksiyon için %15’lik dekstroz, eklem içi enjeksiyon için %25’lik dekstrozdur. Enjeksiyon yapılacak solüsyonun içine lokal anestezik ilave edilir. Hazırlanan bu solüsyon ağrılı ve duyarlı ligament ve tendon yapışma yerlerine ve eklem içine 3-6 hafta aralıklarla 4-6 kez enjekte edilir. Uygulamalar klinik durumun ciddiyetine ve doktor tercihine göre farklılık göstermektedir. 

Proloterapi aktif enfeksiyon veya kanser gibi hastalıklarda, otoimmün veya immün yetersizlik gibi iyileşmeyi etkileyebilen durumlarda, akut gut, romatoid artrit gibi enflamatuvar hastalıklarda, tam ligament veya tendon kopmalarında, spina bifida gibi spinal anatomik defektlerde, kanama bozuklukları ve obezite hastalığında yapılması sakıncalıdır.

Proloterapiye bağlı görülen en sık yan etki; ilacın etki mekanizmasıyla ilgili olarak enjeksiyon yerinde ağrıda veya tutuklukta artmadır. Ağrıdaki alevlenme genellikle kendi kendine iyileşir, parasetamole iyi yanıt verir ve nadiren narkotik gerekebilir. Çoğu hastada ağrı beş ila yedi günde azalır, daha sonra  düzenli aktivitelere başlanabilir. 

Proloterapinin çok fazla riski olmamasına rağmen, nadiren  baş dönmesi, baş ağrısı, alerjik reaksiyon, enfeksiyon veya nörolojik sinir hasarı görüldüğü bildirilmiştir.