Stres
Genel olarak ifade etmek gerekirse, stres organizmanın kendisini rahatsız eden durumlarda verdiği tepkiler olarak tanımlanabilir. Normalde, stres kişinin yaşamını sürdürebilmesi için, karşılaştığı değişikliklere vücudunun verdiği doğal bir süreçtir. Ancak yaşanan stresin ne kadarı normaldir, ne kadarı artık vücut için zararlıdır, asıl sorgulanması gereken konu budur.
Stres Belirtileri
Sürekli yorgun halde olmak
Sabahları yorgun kalkmak
Kişinin kendisini sürekli sinirli, panik halinde ve endişeli hissetmesi
Tahammülsüzlük
Uyku problemi
Genel baş ağrısı
Yapılan işten zevk almama
Neşesiz olma
Sürekli depresif hal
Sık sık soğuk algınlığına yakalanma
Madde kullanma ihtiyacı hissetme (alkol, sigara, uyuşturucu)
İştahta artma
Çabuk sinirlenme
Stresin Vücutta Meydana Getirdiği Tepkiler
Stres, bazı kişilerde sadece ruhsal anlamda değil, fiziksel olarak da kendisini göstermektedir. Stres altındayken kalp atışları hızlanır, kan damarları genişler, göz bebekleri büyür ve karaciğerdeki şeker üretim miktarı da artar. Stres anında sindirim sistemi de zayıflar. Bu durumda vücuttaki enerji daha çok kullanıldığı için uzun süreli durumlarda fiziksel anlamda ağır rahatsızlıklar ortaya çıkabilmektedir.
Stresin neden olduğu belli başlı sorunlar şunlardır:
Güçsüzlük, yorgunluk ve endişe
Konsantrasyon bozukluğu
Sinirlilik
Çabuk heyecanlanma
Dikkat kaybı
Madde bağımlılığı
Yapılan işlerde kolayda olsa zorluk çekme
Baş ağrısı
Panik atak
Çarpıntı
Ateş basması
Nefes darlığı
Hazımsızlık
Yutkunma sorunu
Mide bulantısı
İştah kaybı ya da aşırı iştahlılık
Kilo kaybı
Cinsel anlamda fonksiyon bozukluğu
Vücut direncinin düşmesi
Tansiyon rahatsızlığı
Şeker rahatsızlığı
Kalp damar rahatsızlıkları
Bir kişi strese maruz kaldığında, vücudunda otonom sinir sistemi tarafından tetiklenen bir dizi kimyasal değişiklikler olur. Bu kısaca “kavga et -kaç” tepkisi olarak bilinir. Bu reaksiyonlar, hipotalamus-hipofiz ve adrenal bezleri kapsayan ve kendi kendini sınırlayan bir işlem olmak üzere planlanmıştır.
Vücudun Strese Verdiği Tepkiler
Vücut strese tepkiyi salgıladığı iki hormonla verir.
Adrenalin
Adrenalin etkisiyle, kalp hızımız artar, göz bebeklerimiz genişler, solunum volümümüz artar, düşünmenin berraklığı ve uyanıklığımız artar, sindirim sistemimize ve cildimize giden kan akımı azalırken, iskelet kaslarımıza giden kan artar, ağrıya karşı hassasiyetimiz azalır.
Adrenalinin salınımının uzun sürmesi, aşağıdaki semptomlara neden olabilir.
Tremor
Uykusuzluk,
Sindirim problemleri,
Aşırı terleme, nöroendokrin bozukluklara ve sıvı kaybına neden olur,
Kalp çarpıntıları,
Yüksek kan basıncı,
Adrenalinin yıkılma yarı ömrü çok kısa olduğu için, bu sağlık problemleri genellikle uzun süreli değildir.

Kortizol
Vücudumuza ekstra bir enerji kaynağı yaratmak için kan şekerinin yükselmesini sağlar. Glukoz, hem beynimiz hem de kaslarımız için gerekli olan esas enerji kaynağıdır. Karbonhidratlardan bu şekerin temin edilemediği durumlarda, kortizol kas ve yağların yıkılmasını tetikler. Kortizol aynı zamanda immün sistemi baskılayarak, eklemlerdeki aşırı otoimmün cevabın neden olduğu inflamasyonu azaltır. Kortizol de adrenalin gibi acil bir tehdit sırasında hayatta kalma şansımızı arttırmak üzere planlanmıştır.
Normalde, tehdit bittiğinde vücudumuz eski stressiz durumuna döner. Kortizol ve adrenalin seviyeleri eski normal seviyelerine döner. Kan basıncımız düşer, tekrar karnımız acıkır ve inflamasyon cevabı normale döner ve aşırı allerjik durum ortadan kalkar.
Maalesef çoğumuz işlerimiz veya yaşam tarzımız nedeniyle gün boyunca yüksek strese maruz kalıyoruz ve bu stresi azaltmak için bir yol bulmayı başaramıyoruz. Bu kronik durum ile vücudumuz nasıl mücadele eder. Adrenalin ve kortizolün bu aşırı yükselmesi, ani bir atakla mücadele edebilmek için mükemmeldir. Ancak, bu seviyeler değişmeden kalırsa, ciddi sağlık problemlerine neden olabilir.
Kronik stres muhtemelen, kortizolün uzun süre yüksek seviyelerde salınmasına bağlıdır. Yüksek kortizol seviyelerinin ciddi sağlık problemlerine neden olduğu gösterilmiştir. Bunlar:
Kıkırdak doku ve kemik dokusu oluşumunu baskılar,
İnflamasyonu baskılar, damar genişlemesini önler.
Sindirim fonksiyonunu değiştirir.
Aynı zamanda, kalp hastalıklarına, tip 2 diabete, kilo almaya, hipokampusta hasara (beynin kısa hafızadan sorumlu bölgesidir), immün sistemin baskılanması nedeniyle sekonder enfeksiyonlara ve düşük riskinin artmasına neden olur.
Zamanla vücut bu stres hormonlarının yüksek seviyelerine karşı duyarsızlaşır veya çok fazla stres hormonunun kullanılması, bir süre sonra tükenmesine neden olur. Bunun kronik yorgunluk ve fibromyalji gibi modern oto immün hastalıklarda rol oynadığından şüphelenilmektedir.
Stres Tedavisi
Stresin tedavisinde en sık başvurulan yöntem, antidepresan ve anti anksiyete ilaçlarının kullanılmasıdır. Ancak bunlara ait yan etkiler ve yüksek maliyetler, birçok insanı başka alternatif yöntemlere aramaya sevk etmiştir. Bunlara arasında meditasyon, beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi( şeker gibi basit karbonhidratların azaltılması, bol meyve sebze tüketilmesi), egzersiz yapılması, kafein ve alkolün kesilmesi, bir seferde fazla miktarda yemek yemekten çok sık sık az az yemek yemek yüksek kan şekerinin (yüksek kortizol seviyesine bağlı) azaltılmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca müzik dinlemek ve yoga da faydalıdır.
Çin Tıbbında Stres Tedavisi
Geleneksel Çin tıbbı açısından duygular ile iç organlar arasında kuvvetli bir bağ vardır. Korku, neşe, kızgınlık ve üzüntüye dair spesifik organlar vardır. Örneğin, aşırı kızgınlık, iritasyon, alınganlık ve öfke, karaciğer problemleri ile ilgilidir. Bu duygu- organlar arasındaki bağlantı başlangıçta garip gibi gelebilir. Ancak GÇT nda ruh sağlığının fiziksel sağlıkla bağlantılı olduğu çok açıktır.
Akut stresin sebebi direk olarak böbrekleri etkileyen korkudur. İlginç olarak, adrenal bezler, direk olarak böbreklerin üzerinde yer alır. Korku, çarpıntı, uykusuzluk ve ağız kuruluğu gibi semptomlar gösterir. Bu semptomlar aşırı adrenalin salınımı ile ilgili semptomlara benzer.
Kronik stres, ve aşırı kortizol salınımı, Çin tıbbında aşırı düşünce ve üzüntü ile alakalıdır. Bu aynı zamanda, saplantılı düşünceler, obsesyon ve aşırı nostaljik düşüncelerin olması ile ilgilidir. Bu duygular, direk olarak dalağı, akciğerleri ve kalbi etkiler. Buna ait semptomlar, yorgunluk, iştah bozukluğu, mide ağrısı, muhtemel kalp çarpıntısı ve kilo almadır.
Akupunkturun, ağrının azaltılmasından sorumlu endorfinlerin salınımını arttırdığı gösterilmiştir. Akupunktur aynı zamanda stresle alakalı kortizol seviyelerini azalttığı klinik olarak kanıtlanmıştır. Genel olarak bir kişinin kendini iyi hissetmesi, melatonin, seratonin ve dopamin gibi ruhsal durumu değiştiren nöropeptidlerin seviyesinin artması ile alakalıdır. Çin tıbbı açısından akupunktur tedavisinde amaç strese neden olan organa ait noktaların iğnelenmesi ile bu organa ait meridyenin üzerinde dolaşan enerjinin dengelenmesidir.
Öncelikle stres nedeniyle kliniğimize baş vuran hastanın yaşadığı stresin hangi organla ilişkili olduğunun belirlenmesi gerekir. Bu amaçla, hastanın kliniği, dil ve nabız muayeneleri yapılır.
Ayrıca yine uzak doğu tıbbında ve son yıllarda batıda giderek daha fazla kullanılmaya başlayan kulak akupunkturu için hastalar agiskop cihazı ile incelenir. Sonuçta elde edilen bütün veriler birleştirilerek, hastaya uygulanacak akupunktur tedavisinin protokolu belirlenir.
Tedavinin sıklığı ve süresi hastanın kliniğine bağlı olarak haftada bir veya iki seans olmak üzere yaklaşık altı haftalık bir süreyi kapsar.
Resim kaynağı: https://www.medibank.com.au/livebetter/health-brief/lifestyle/coping-with-stress-as-a-student/